17 Haz 2011

BLOW!

"Rüzgar hep arkanda ve güneş hep yüzünde olsun.
Ve kader rüzgarları seni yıIdızlarla dans etmen için yukarı taşısın."




















"Hayatım nasıI da onarılamayacak kadar değişti.
Hep yaz mevsiminin son günüdür ve yeniden içeriye girebileceğim bir kapı olmadan soğukta bırakıImışımdır.
Emin olun, dokunaklı anların kendi payıma düşeninden fazlasını yaşadım.
Hayat, onun için büyük planlar yapan bir sürü insanı es geçer.
Hayatım boyunca her yere kalbimin parçalarını bıraktım ve şu anda artık neredeyse hayatta kalmak için bile yeterli değil.
Ama tutkumun yeteneklerimi aştığını bilerek zorla da olsa gülümsüyorum. 
Artık kapımda beyaz atlar ya da güzel bayanlar yok."

-durdurmadan izlediğim üç-beş filmden birisi.-

13 Haz 2011

Sızım

sızım sızım
aşksızım

geçen gün Figen telefonda bana:
"aşk var mı?" dedi
"yok," dedim
"aşk sana çok yakışıyor," dedi

sesi yalansız, saydam
bu nedenle daha çok işleyen sızı

"keşke olsa," dedim
olacak yerlerim azaldıkça
sızım sızım

telefonu kapattıktan sonra
bütün aşklarımla yalnız kaldım.

10 Haz 2011

az önce balkonda kitap okurken aklıma geldi; eğer umut varsa zafer adına, direnmenin de bir anlamı vardır, gitmenin bir anlamı olmayacağı gibi aynı.

bugün hayatımın en kötü bisiklet kullandığım günüydü, ölüm vardı lan bugün. üç saniye sonrasıydı ölüm, az kalsın. arkadan kamyonet geçiriyordu bana bi güzel, belediyenin biraz yukarı taraflarında.
ama bu şeyden dolayıydı muhtemelen, düş sokağı sakinleri dinlediğimden ötürü.
bu sözü de hiç sevmem aslında, bişeyden ötürü, bilmem ne. bullshit!

şiir yazmak istedim ben bu gece.

bu gece çok güzel-sin sevgilim
uyumanı istemezdim,
saçların dağılmış yatağa, yastığı kapatıyorlar.
ama gözlerim, yüzünün açık tarafına bakıyor,
sürekli.
geriye kalan saatlerimizi yaşayalım,
doyasıya.
birazdan yine yağmur yağdıracağım,
gücümü toplamaya çalışıyorum şuan.
uyanık olman gerekiyordu.
en azından, balkonda sigara içerken bana eşlik etmeni isterdim.
en azından.

bir anda da deli gibi şiir? yazarım hacu. normalde çok güzel yazarmışım gibi sanki.
ama en güzeli bu hani, ben daha iyisini yazana kadar yani.
hadi eyvallah, köfte yiyicem ben.
önce bi sigara içeyim ama.

diyo ki: ölümler çıplak gelir. geceyi indirir yavaşça gözlerine. senden çıkmak kolay değil. falanfilan. ağlarım, yağmur düşünür seni. kapı açık, gir içeri.

9 Haz 2011

bu şehir hüzünlü. hüznün sevilen cinsinden ama.
hüznün sevilen türü mü olur diye sormayın, olur arkadaş. şuan açıklayamıyorum ama cidden var, bana göre.
günden güne yeni şeyler açıklıyorum belki evet bugün de buna karar verdim; ben sevgili olmayı sevmiyorum sanırım, benim sevdiğim şey uzaklardan sevdiğim kadını izleyip, sigara içmek. elini tutmak değil. evet, elini tutmak değil belki, yağmura tutunmak. evet, bazen saçmalıyorum. bazen değil belki, genelde.
az önce yağmur yağdırdım ben, canımı sıkmayın benim, adam akıllı oturun evinizde.
bütün hayatım şarap içerek ve kitap okuyarak geçsin istiyorum ama aynı zamanda da, evimin balkonundan da sevdiğim kızı bankta otururken seyredeyim ve "ulan ne güzel kadın be" diye iç geçireyim. 
güzel dimi.
hadi şimdilik hoş kalın!
görüşürüz yine rahat olun.

8 Haz 2011

şey-sizlik efenim!

nasıl -kendimi nasıl hissettiğim- zamanlar yazmak istediğimi anlayabiliyorum sanırım.
fazlasıyla karışık, çok uzun hatta fazlaca uzun bir zaman olmuş, şu duruma gelmeyi.
özlemiş gibiyim de bir yerde.
çıkmazları özlemişim mesela.
yada evimde düş sokağı dinlerken içmeyi özlemişim.
her ne ise. 
kafam hafiften iyi tam çözümleyemiyorum şuan 
çözümleyemiyorum kelimesini de ayrı bir seviyorum ben.
evet, beni mutlu eden belki de bir anda başlayan bir ilişki değil belki de. bir anda yiyip bitirmek değil.
yani bu demek istediğim, şey gibi aslında bu; ön sevişmesiz seks yapmak gibi. peşinden koşmadan sevgili olduğum bütün ilişki sürmedi.
beni inletsin istiyorum -mecazi olarak tabii-
peşinden koşayım istiyorum, elini tutmadan önce uzunca bir süre geçsin istiyorum.
onu özlemek istiyorum.
bunun ne demek olduğunu da unutmak üzereymişim neredeyse.
sevgilerle.
iyi geceler, eskişehir.
bol bulutlu ol, rengi güzel.

5 Haz 2011

uzun bir aradan sonra bana buraya yazdıran ne bilmiyorum ama eskiye oranla daha da huzurluyum, bir hafta sonra eskişehirden gidecek olmama rağmen hemde. huzurumun sebebi istanbula gitmek falan değil -aksine düşündükçe hiç hoşlanmıyorum bu düşünceden. burada kalmak istiyorum her şeyin aksine.
-burası
mutluluk
-veya huzur.
evet gel gelelim, herşeye. 
ne kadar tuhaf bazı şeyler.
-neredeyse- bütün sene ama, üç gün.
okulun ilk gününü dün gibi hatırlıyorum.
dünü de dün gibi. garip dimi.
dün giden bir arkadaşım "bir sene nasıl da geçti be" dedi. 
"beş sene de böyle geçecek" dedim, bende.
geçer.
janis joplin de bana okulun ilk günü yolda geçen 15 dakikayı hatırlatıyor artık, her dinleyişimde.
herkes giysin gömleklerini, bisiklete bineceğiz.

özlem ama gitmek!

"hani gitmek istersiniz de
bir şeyler çeker sizi geriye
ya da çağırırsınız sizden gidenleri
yani gitmek kalmaktır belki de
sorarsınız bunu
sorarsınız kendinize
sorarsınız da
bir denizden kumları dağınık bir sahile
kendinizi vurur gibi kaçarsınız
ardınızda yakamozlaşmış çocuklar
durarak kaçarsınız

öksürürsünüz bir boşluğu
yüzünüz bir dumanın dağılmasıdır artık
belki aşk
belki hüzün
adını nasıl unutursa insan
durursunuz öylece"