22 Tem 2009

Istanbul, you're wonderful.


Gittik, gördük ve geldik.
Tabiki hepsi bu kadar değil.
Konserden önceki gece ailedeki herkesi gönderdim evden bir haftalık tatile gitmişlerdi. O gece bunu kutluyum bari dedim ve sabaha kadar uyumadım daha doğrusu hiç uyumadım.
Sabah 9 bucuğa doğru evden çıktım peder beyimizin banka işlerini hallettim, dersaneye gittim, oradan yine pederin bi arkadaşına gittim Bostancı’ya. Bu arada saat 11 bucuk gibi bişey olmuştu. Onuda hallettikten sonra vergi dairesine gittim lanet olsunki eğer otobüste uyumasaydım heriflerin yemek arasına denk gelmiycektim ve yarım saat hayvan gibi yorgunlukla bina önünde dikilmek zorunda kalmıycaktım. Her neyse onuda hallettim ve eve geldim saat kaç ? 2 buçuk civarı. Biraz uyurum diyerek kendimi mutlu etmeye çalışıyorum yolda bu arada ama nerdeee.
Eve geldim uyku falan kalmadı. Oturdum, müzik dinleyerek ve konsere gidemiycek arkadaşlarla dalga geçerek saati 4 yaptım. 5e doğruda evden çıktım. Kadıköye geldim. Beşiktaş vapuru diye sen git Kabataş vapuruna bin. Neyse onuda geçtim. Atladım otobüse kabataştan beşiktaşa geçtim ve kız arkadaşımla buluştuk. Gram uyku yok bende hala, en ufak esneme dahi.
Beşiktaştan Kuruçeşmeye kadar yürüdük, yolda bi şişede şarap aldık eğlene eğlene mutlu mutlu gidiyoruz.
Kapı önünde şarabımızda bitti içeri girdik. Lanet olsun tam zamanında nasıl uyku çöktü anlatamam size. Gerçekten.
Oturduk sahilli kısıma. Tek göz açık tek göz kapalı uyukluyorum. Bildiğiniz konser alanına oturduğum yerde uyuyorum ama arkadan çalan şarkılarıda eksiksiz söylüyorum. Alan yavaş yavaş dolmaya başlayınca bizde gittik sahnenin o taraflara. Bu seferde ben ayakta uyuyorum. Ne küfürler ettim ama kendime.
Lanet olası pislik herif neden uyumuyosun sanki, bütün gece oturdunda ne boka yaradı falan. Hatta dahada ilerisi :D
Neyseki üstadlar dakika bile bekletmeden tam vaktinde sahneye çıktılar ve beklediğimiz üzere Highway Star ile şahane bir giriş yaptılar ve benimde çözümleyemediğim bir şekilde beş dakika önceki ayakta uyuyan Ulaş’tan eser yoktu. O gitmiş başkası gelmişti sanki. O şarkı beni kendime getirdi kısacası. Sanırım öyle yani.
Things I Never Said ve Wrong Man geldi ben iyice coştum falan. Bu arada değinmeden geçemiyeciğim değerli dostlarım. Hemen önümün önümde bir kız var böyle kaşarımsı bir tip çocuk habire omzuna alıyo kızı. Uyuz oldum bir uyardım iki uyardım. İndide uyardığımda ama arkadaşım bir yere kadardır dimi. Üçüncüyede çıkınca kızın kolunda tuttuğum gibi yere yapıştırdım kızı nerdeyse. Ondan sonra çıkmadı mı yine çıktı :D Önümdeki çocukta denedi benim yaptığımı. En son gördüğüm sahne kızın kıçının çatalıydı. Sonrada konser bitti zaten.
Her neyse sevgili canlarım. Strange Kind of Woman, Rapture of the Deep, Fireball süperdi. Konserde şahane gidiyodu. Her dinleyişimde girişiyle beni dağıtan Contact Lost başlamıştı bile. Gözlerimi kapattım her dinlememdeki gibi. Şarkının ortasında gözlerimi bi açtım Steve ile birlikte solo atıyorum, baktım güzel gidiyo devam ettim bende:D Nede anlarımya solo atmaktan. Çok iyi dinleyiciyimdir tamam ama ben kim solo atmak kim. Abarttım galiba ama öyle yani.
Sometimes I Feel Like Screaming çaldı ondan sonra ve bir darbede burda yedim adeta.
Ardından iki enstrümental parça The Well Dressed Guitar ve Wring That Neck. Ve Don Airey klavyeyi eline almıştı artık ve herkesi şok eden “Üsküdara gideriken aldıda bir yağmur...” herkes aynı anda viuhhuuu diye çığlık atarak alkışlıyodu. Ben öyleydim yani.
Ardından The Battle Rages On ve Perfect Strangers da oldukça güzeldi. Herkesi gaza getirecek şarkı gelmişti: Space Truckin’.
Ve hayatımda dinlediğim en iyi Smoke on the Water’dı sanırım bu ve bir daha dinleyemem diye düşünüyorum.
Ardından elemanlar herkese blöf yaparak sahneyi terk ettiler ama geri gelecekleri belliydi, biliyodum bunu. Setlisti ezberlemiştim ve çalmaları gereken Hush ve Black Night vardı daha.
Hush’a fazla kanım ısınamamasından kaynaklandığından dolayı bu şarkıda bazı kısımlarına eşlik ettim ama ağırlıklı olarak üstadları izlemeye çalıştım ve bir konser belkide en iyi bu kadar güzel bitebilirdi ve bu şarkıda kesinlikle Black Night olmalıydı.
Muhteşemdiler muhteşem..
Blackmore'u isteyenler falan dönsünler kıçlarını yalasınlar, onlara başka bir sözüm yok..
Konseri izleyenlerinde aklına Blackmore falan da gelmemiştir zaten.
Kızdığım tek birşey vardı bütün penalar VIP bölüme atıldı.
Üzüldüğümde bir nokta vardı, oda: Child in Time’ın çalınmamasıydı.
İşte böyle sevgili dostlarım.
Çok yazdım biliyorum, hepsinide okumuycaksınız bunuda biliyorum ama olsun. Ben yazarım, severim böyle şeyleri.
Zaten gecenin bu saatinde işim yok gücüm yok..
Boşveerr.
Sevgilerimle :D
Haa bide şey vardı. Ian’ın ağzından: Tenk yu sö maç, tenk yu sö maç. Istanbul, yu ar vandırful. Vat a greyt audins. Yu ar emeyzing. Ambollivibil.
Güzeldi, bunada güldüm baya.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder